Cevapla 
 
Değerlendir:
  • 2 Oy - 5 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Bursa Üretimi Otobüsler Nostalji [80-90]
05/12/2012, 01:09 AM
Mesaj: #103
RE: Bursa Üretimi Otobüsler Nostalji [80-90]
İki tanede as bafrad a vardı yeşil renkli izmir samsun bafra çalışırdı hatta birinde en ön tavan kısmında iki tane avize vardı hiç unutmam heybetli güzel arabalardı ama değişik elektrikli şanzımanları çok şöför seçerdi
Alıntı Yaparak Cevapla
05/12/2012, 06:03 PM
Mesaj: #104
RE: Bursa Üretimi Otobüsler Nostalji [80-90]
Volvo B12 otobüsleri ile As turizm(trabzon) ve ulusoy(ordu) firmaları ile 90'lı yıllarda yolculuk yapmıştım. Fakat rahatlık olarak pek memnun olduğumu söyleyemem. Ulusoy ile yaptığım yolculuğu hatırlıyorum. Araç hem ağır gidiyor hem de koltukları rahat değildi. Dış görünüş olarak güzel durmasına rağmen konfor olarak aynı şeyi söyleyemem. Ayrıca 90'lı yıllarda bursa üretimi çift katlı otobüslerle yolculuk yapmıştım. Onlar içinde volvo B12 için söylediklerimin aynen geçerli. 90'lı yıllar otobüs çeşitliliği açısındanda bereketli yıllardı. Farklı otobüs markalarının olması ayrı bir güzellik katıyordu. 2000'li yıllardan sonra çeşitlilik azalmaya başladı. Şu anki otobüs modellerini görünüş olarak beğenmiyorum.
Tüm Mesajlarını Bul
Alıntı Yaparak Cevapla
05/12/2012, 06:12 PM
Mesaj: #105
RE: Bursa Üretimi Otobüsler Nostalji [80-90]
(05/12/2012 12:19 AM)kemal türkmen Yazılan:  PDM 06 sonrasında S2000 oldu Uludağ da ve hatta Anka da bile çalıştı,Fatih Erol arkadaşım kesin o yollarda çok görüşmüşlüğümüz vardır,magazin ulaşım ve teknoloji o yıllarda olsaydı ne malzeme çıkardı bizden,sahi PDM 06 nın aynısında çalıştım bende 26 EC 403,11 DE 403 hatırlarsın mutlaka,lakin bu jumbo çok manyak bir şeydi,Polat Alemdar gibi bir şeydi...

O konuda haklısınız Kemal bey, hatta şu ceplerimizde gezen kameralı telefonlar o dönem olsaydı ne fotograflar videolar olurdu kim bilir...Ama nostaljinin tadı biraz da az bulunurluktan geliyor sanırım ki bakın şu plakaları hatırlamak bile ilginç bir mutluluk verebiliyor insana...Halbu ki ne bu plakalara ait araçların sahibiydik ne de ortağı, sadece aynı yollarda rakip fakat kader birliği yapanlardık, hatta belki çoğumuz birbirimizi bile tanımadık, vakit yoktu çünkü oraya buraya koşturmaktan...O zamanlar üstüne düşüp hiç doğru dürüst fotograf bile çektirmemişiz ki şimdi nasıl pişmanım anlatamam...
Ben o dönem genç bir yeni yetmeydim, düştüğümüz hataların dönüşünü beceremediğimden,işi bilmeyen birkaç kaptan kardeşimizin vurduğu darebelerden ve tabi hükümetlerin develüasyonları ile 3-5 sene içinde darmaduman oldum, olduk...Zira babamın da durumunu epey kötüleştirdi bu sıkıntılar...Kartvizitinde "Beynelminel Uluslararası şöför" yazan saçını yollarda ağartmış bir kaptanım bile uyardığım halde karda sürekli patinaj yaptırarak güzelim defransiyelimi parçalamıştı...Her neyse acı tatlı anılar olarak kaldılar... 26 EC 403' ü hatırlıyorum ama 11 DE 403 ü hatırlayamadım...O dönem bir de Balıkesir Metro yazıhanesinin sahibine ait beyaz renk Scania vardı Balıkesir plakalı...Bu araba da çok sık elektronik şanzıman arızası verirdi biz bir de bunun yolcularını alırdık bazen Smile, onun arızalanmasına hiç üzülmezdim zira ne hikmetse Balıkesir'den zaten yeterince dolu kalkan bu arabayı bizim Bursa kalkışımızla ya aynı saate denk getirirlerdi ya da yarım saat öncemize...E tabi yezahanecilerin dostluğuyla bizim hakkımız olan o saatin yolcusunun bir kısmını bu Balıkesir'li Scania kapardı....Yalan yok biz de çok yolda kaldık, malum çiftkatlıların sorunları...Bizim o yolda akraba olduğumuz Sedef Turizm'in bir çiftkatlısı vardı pembe renk, bir de ANKA nın gri 304'ü ama plakasını yine hatırlayamıyorum malesef...Bunlarla öğlen saatlerinde aynı yolu paylaştık çok zaman...Sonra yine o dönem Eskişehirli otobüsçü Ahmet Çakmak(vefat etti sanırım) ve oğlunun çift katlıları çalışırdı Ankara-Bursa-Akçay vs. hatlarda...Pejmurde bir pembe Volvo çiftkatlı hatırlıyorum onlara ait...Zümrüt Turizm'de bu kişilere aitti sanırım, Eskişehir garajda Varan'dan çıkma bir tane 215 Setra ile bir de Scania'ları bekler dururdu...

Benim çift katlılardan hiç yüzüm gülmedi...Halatlısıydı, elektroniğiydi, Güleryüzüydü, Tezelleriydi derken çok uğraştım...Hatta Bursa'daki DAF servisinin ustası bana "Bu araba seni usta eder bir kaç sene sonra istersen gel burada işe başla usta olarak" diye takılırdı...Takılırdı ama doğru da söylemişti, nerdeyse usta olmuştum yolda belde kala kala...Ama çift katlıları nedense hep sevdim, çok beğendiğim biri vardı ama onu satın alamamıştım, Ankara'lı bir galerici vardı Necati Evşen(merhum), onun 7-8 tane çiftkatlısı vardı ki hepsi birbirinden temizdi, bunlardan biri Volvo idi 06 VHE 07 plakalıydı...Bu arabayı önce anlaştık sattı bize ama bir gün sonra caydı hemşerim Smile Şeker hastasıymış, krizi tutmuş caymış falan filan demişti oğlu...Tabi alamayınca ben de nasıl bir hüsran ve kızgınlık anlatamam...Sonra bu araba da benim bir arkamdan bir önümden sıralarda Bursa çalışmaya başladı, eski Bursa garajının etrafında park ederdik bu da oraya gelirdi içim giderdi...1997 veya 98 in bir bayram arafesinde bu Evşen'in arabasıyla sıramızı değiştirdiler bir sıkıntı sebebiyle, biz 23:00 İzmir arabasıydık ama yoğunluktan AŞTİ ye giremedik ve o sırada AŞTİ'de olan Evşen'in Boronkay kasa DAF'ını bizim saatimize aldılar bizi de onun saati olan 23:30 İzmir yaptılar...Neyse uzatmayayım biz hareket ettik, Oğlakçı mevkiine geldiğimizde bir de ne görelim, bizim sıraya kaydırılan DAF bir kamyona arkadan çarpmış, sağ taraf orta kapıya kadar parçalanmış hostes dahil alt kattaki 4-5 yolcu vefat etmişti...Bu anımı asla unutamadım...Amma zaman geçti aradan...

(05/12/2012 01:09 AM)serkan.karyagdi Yazılan:  [b]İki tanede as bafrad a vardı yeşil renkli izmir samsun bafra çalışırdı hatta birinde en ön tavan kısmında iki tane avize vardı hiç unutmam heybetli güzel arabalardı ama değişik elektrikli şanzımanları çok şöför seçerdi

Bu arabalardaki şanzıman o dönem çok ilgimi çekmişti, bir kaç defa kullandım hatta B 12 nin çiftkatlısını, vites topuzunun üzerinde bir düğme vardı ve 8. vitese bu düğme ile geçiyordu araba, vites değiştirirken vites kolunun bağlı olduğu kutudan tıs tıs hava sesi gelirdi, koltukla beraberdi zaten kutu, çok hoş olurdu bilhassa gece yolculuğunda...Şimdi nedense otobüse kanat taksalar umursamıyorum, o dönemlerdeki tat yok çünkü...O tat olsaydı ben ne yapıp edip bir defa daha otobüs almak için ne gerekiyorsa çoktan yapmış olurdum sanırım.
Web Sayfasını Ziyeret Edin Tüm Mesajlarını Bul
Alıntı Yaparak Cevapla
05/12/2012, 11:03 PM
Mesaj: #106
RE: Bursa Üretimi Otobüsler Nostalji [80-90]
(05/12/2012 10:25 PM)kemal türkmen Yazılan:  ETUZEL Bey,öncelikle hoş geldiniz,bende Ulusoyda ilk seyahat ettiğim starliner-1 i beğenmemiştim,ama sonrasında bindiğim başka bir starliner 1 e hayran olmuştum,şimdi star 1 ler kötü araba diyebilirmiyim,nice Setra 417 ler var arka tarafında tangırtıdan uyku bile uyuyamazsınız,ama nice 417 lerdede bulutların üstünde gidiyormuş gibi keyif alırsınız,B12ler,Scanıalar,Daflar bir milattı,yüksek kabin otobüsün başlangıcıydı,şimdi nasıl millet uçakla tanıştı ucuz olduğu için,o zamanda çok hoş olan çift katlı yolculuklarıyla tanıştı,çokta sevilmişti ama arabaları kullanacak adam olmadığı için silindiler yollardan....Fatih Erol üstadım gri renkli tamponları yeşil 304 ün plakasıda 34 PLL 07 ydi, Çakmak Ahmet bir otobüsçülük efsanesiydi ALLAH nur içinde yatırsın....

Kesinlikle katılıyorum...Bakımlı olduktan sonra hemen hepsi konforlu otobüslerdir...Kullanımları da başkaydı, çiftkatlı ile girdiğim viraja aynı süratle tek katlıyla girmeye ürktüğümü hissederdim mesela...Kemal bey'in de dediği gibi malesef şöför kurbanı olduk...Hem jumbo hem çift katlılar gümbür gümbür akardı yolda, o gücü ilk onlarda bulduk zira, 400-430 beygir otobüs yoktu...Ben bir şöför çocuğu olarak büyüdüm, bütün hayatım arabalarla geçti, içinde büyüdüm, çekilen çileyi yaşadım gördüm ve bu mesleği yapan kimseyi kötülememeyi tercih ettim velakin on parmağın onunun da bir olmadığını gösterdi bu arabalar acı bir şekilde... Şöför ve şöförcükler ayrıldı...Ben aynı zamanda üniversitede okuyordum o dönemde, babam hayatta istemiyordu şöförlük yapmamı ama bazen mecbur kalıyordu bana çünkü şöför bulamıyoruz istediğimiz gibi...E ben de mecburen işimin başına geçtim...Şöför sıkıntısından çok defa tek çalıştık vücudumuz direndiği kadar, bittiğimiz yerde sıramızı iptal ettirmeye bile vardırdık işi zira bilmeyen şöförle gönderdiğimiz otobüs bırakın gidip dönmeyi, gideceği yere gitmeden yolda kaldık haberi geliyordu...Sonra işin yoksa usta ara bul gecenin bir vakti, parça ayarla arabanın yanına bas git, hele bir de kar kış kıyamet ise varın çileyi siz hesap edin...Usta dediysem onlar da ayrı bir alemdi, bir yeri yaparken diğerini bozar bu elektronik arabalardan anlamadıkları halde kurcalamaktan korkmazlardı...E normaldi bu tabi zira onların cebinden çıkan birşey yoktu...Mesela bir gün Samsun'dan Ankara'ya geliyoruz, Çorum da arkadan ıslık sesi gelmeye başladı vites değiştirdikçe... Durduk baktık sorunun turbodan olduğunu anladık...AŞTİ ye girdik, yolcuyu boşalttık, alt kattaki tamirhaneye girdik, sarhoş Ahmet diye bir tamirci vardı, durumu anlattık tamam bakayım dedi, biz yemeğe gidip geldik ki o arada üst kapağı falan sökmüş dağıtmış motorun karşısına sandalye koymuş oturmuş motora bakıyor, dedik "ne oldu bu kadar söktün turbo değil mi sorun?"...Döndü öyle ukala bakışla "Bakıyoruz bakalım" dedi, ama bizim sefer var 2-3 saat sonra, anladık ki bu araba çıkmayacak yukarı çıkıp kavga gürültü sıramızı iptal ettirdik... Ertesi gün akşama kadar uğraşıp birşey yapamayınca en sonunda turboyu da sökmüş ustamız, gördük ki turbonun içinde sağlam kalan pek birşey yok...Arızaya mı yanarsın, iptal ettiğin sıraya mı, sıranı kaybettiğine mi? Yani sözün kısası şöförden geçtim bizi yakan macera sever ustalar da o otobüslerin canına okudu...Kimisi de vardı ki çok mucizeler yaratırdı...Tamirci değildik velhasılkelam amma bu arabalarda tecrubeyle sabitti bildiklerimiz...Üst üste gelmesin diye yazmadım, bir kaç macera daha var onları da paylaşırım inşallah kısmet olursa.
Web Sayfasını Ziyeret Edin Tüm Mesajlarını Bul
Alıntı Yaparak Cevapla
11/12/2012, 12:40 AM
Mesaj: #107
RE: Bursa Üretimi Otobüsler Nostalji [80-90]
Bursa yapısı DAF'ımız olduğu zamanlar...1996 yılı 14 Nisan...13 Nisan gecesi 23:30 da çıktık yola Aşti'den İzmir'e doğru...Havalar ılımış bahar kendini göstermişti...Afyon'a kadar babam kullanmıştı bizim Daf'ı...Diğer şöför Muharrem (soyadı bende kalsın) isimli 50 yaşlarında biriydi...Bizimle ilk seferiydi zira devamlı şöförümüz hastalanınca yerine bir kaç seferlik bizimle çalışması için Muharrem bey'i bulmuştu şirket müdürleri...Ben o gün çok yorgundum, üst katta biraz kestirdim Afyon'a kadar, rahmetli babam Afyon'da karşıdan gelen bizim diğer otobüs olan Setra 215'i bekleyecekti karşılamak için, zira onda da tek şöför vardı...Babam Cumhuriyet'te indi, biz devam ettik...İzmir'e vardığımızda hava neredeyse 25 dereceydi, akşama kadar otobüsü temizledik muavinimiz Ercüment ile beraber...Dönüşümüz İzmir'den 23:30 Ankara idi...Saatimiz yaklaşınca perona girdik...Yolcumuzu aldık çıktık yola...Hostesimiz Ayşegül adında 20 yaşlarında bir kızdı...Utangaç ama candan bir yapısı vardı...Neyse Muharrem kaptan sürerken ben üst kata çıktım Afyon'a kadar uyumak için, Afyon'da ben geçecektim koltuğa...Uyuyakalmışım yorgunluktan, bir ara arabanın sağa sola yalpaladığı hissederek uyandım, gözümü aralayıp sağa sola baktım, camdan dışarısı beyaz görünüyordu, kar olabileceği aklımdan geçmiyordu, far ışığı sanmıştım...Kalkıp aşağıya indim ki her yer kar, önümüzde bir Tempra kaymış yolda kalmış bizde ardında durmuş patinaj yapıyoruz...Yer Dumlu rampası, Banaz kasabasına yakın...Kapıları açıp aşağıya indik, öyle bir tipi var ki rüzgarın şiddetinden nefes almak imkansız...Yol bir karış kar tutmuştu bir anda ve devam ediyordu...Ardımızda beşer onar bekleşenler araçlar artmaya başlamıştı...Duran kalkamıyor... Bizim zincir takımlarını ise havalar düzeldiği için depoya indirmiştik...Sadece parça zincirler vardı...Onları taktık ama öyle çabuk buzlanıyordu ki ilerleyemiyorduk, kopuyordu parça zincirler kilit yerinden, epeydir kullanılmadığından kötü durumdalardı...Arabanın koridor halılarını indirdik serdik lastiklerin altına, bu şekilde 1-2 kilometre çıkartabildik ama olmuyordu...Bir ara bizim kaptan çok sert gaz verince arabanın arkası kayarak yarısı kırılmış kar direğinin üstüne çıktı, motorun su bağlantı borusunu kesince başladı sıcak su akmaya foşur foşur...Dert yetmezmiş gibi bir de bu çıkmıştı, motoru stop ettik, yattım karın üstüne girdim altına söktüm boruyu delinen yerden kesip yerine taktım kelepçeledim ama antifirizli su boşalıp gitmişti...Yolcular üşümesin diye acele ediyordum ki bir an evvel arabayı çalıştıralım hem araba donmasın hem yolcu...Zira arabadaki bidonlardaki donmaya yüz tutmuş suyu doldurmuştuk radyatöre ve motora, havasını bile zor almıştık su ayazdan donmadan...Tükürsen donacak o derece, su üstüme sıçrıyordu doldururken ve anında donuyor üstüm taş gibi buz oluyordu...Bizim hostes Ayşegül donan ellerimi avuçlarına almış hohlayarak ısıtmaya çalışıyordu, bunu da hiçbir zaman unutamadım...Bu sorunu hallettikten sonra baktım olmuyor karayollarını aramaya karar verdim...O zamanlar cep telefonları yeni çıkmaya başlamıştı, bende de bir tane kocaman Motorola var, karayollarını arayayım dedim baktım çekmiyor, kaptana "bişey yapmayın bekleyin, patiye vurmayın defransiyel nazik dedim" ama bizim kaptan bunu ukalalık olarak algılamış olacak ki yüzüme baktı kötü kötü...Yarı yaşındaydım böyle düşünmesi normaldi...Tuzlama ekibi çağırmak için telefon çekene kadar tepeye tırmanmaya başladım, zaten kardan adam gibi olmuştum yolda heryanım kar tutmuştu, 10-15 dakika karanlıkta tırmandım yol boyu, karşıdan gelen de yoktu, diğer taraftan da kapanmıştı yol, bir ara sinyal buldu telefon ve karayollarına ulaştım, açan memur bana "orada kar mı yağıyor?" deyince tepem attı saydım ağzıma geleni kapattım...Sonra babamı aradım bizim Setra daki araç telefonundan, babam diğer otobüsle Ankara'dan İzmir'e geliyordu çünkü, onlar da Cumhuriyet Tesislerinde kalmışlar çıkmamışlar kardan dolayı, haber verdim babama, durumu anlattım...Tam dönüşe geçmiştim ki karşımdan bir kamyon tırmanıyor rampayı zincirini takmış, içinde bizim kaptan Muharrem oturmuş sağ koltuğa el sallayıp selam verir gibi geçip gittiler, kamyon DMO nun yataksız Ford Cargo'suydu lacivert renk hiç unutmam...Ben o şaşkınlıkla kalakaldım orada, bizim kaptan ceketini almış gidiyordu, sonra otobüse doğru rampayı inmeye devam ettim, soluk alıp veremiyorum rüzgardan, bir baktım ki bizim otobüs az daha ilerlemiş iki şeridin ortasında durmuş...Hemen muavine sordum ne oldu diye, "kaptan az daha uğraşalım dedi, ben paspasları serdim ilerledikçe arabayı pati çeke çeke buraya kadar çıkardı ama sonra sağ dingilin iki teker arasına lastiğin altına koyduğum paspas sıkıştı bir çatırtı koptu sağ taraf dönmemeye başladı ben hoop diyene kadar" dedi...Anlayacağınız defransiyel orada son nefesini vermişti...Biz orada başımızda onca yolcuyla bekleşirken sonradan öğrendim ki bizim Muharrem kaptan Cumhuriyet'e girmiş, oturmuş kahvaltı ediyormuş...Babam bir an onu görünce şaşkınlıkla "Çocuklar nerde, otobüs ne oldu?" diye sormuş, o da "arıza yaptık, gel bir kahvaltı edelim yanlarına gidelim" deyince o hiç sinirlenmeyen babam bir anda deliye dönüp üstüne yürümüş ama ayırmış oradakiler...Bu arada kar hiç durmuyor, rüzgar cabası, otobüsün sol yanı kardan görünmüyor...Yolcular endişeli biz yorgun, ne yapacağımı düşünmeye başlamıştım...Yaklaşık 4 saat sonra hava aydınlandığında karayolları ekibi geldi, iş işten geçtikten sonra tabi...Biz hariç arkada kalan birçok araç kurtuldu, karşıdan da babam Cumhuriyet Tesislerinin servis otobüsünü peşine takmış geldi...Yolcularımızdan özür dileyip bu otobüse aktardık ve Afyon'da diğer otobüslere aktarılmak üzere yolladık...Bize yemek göndermiş Cumhuriyet'in müdürü sağolsun...Karnımızı doyurup arabayla ilgilenmeye başladık...Baktık durum vahim, arabayı rolantide geri geri salarak 3-4 km aşağıdaki köhne benzinliğe çekmeye karar verdik, zar zor bunu başardık...Sonra orada benzinlik sahibinin arabasıyla Afyona indik...Usta bulup geldik, bu arada kar devam ediyor tabi...Usta söktü dağıttı, gereken parçaları gördük, leblebi gibi dağılmıştı içi...Bizim defransiyel Volvo, Afyon'da yok Volvo parçacısı, babam mecbur Ankara'ya döndü parça almaya, ben de otobüsün başına döndüm...Benzinlikte pinekliyoruz hava buz...Neyse ertesi öğlen babam parçalarla ustayı da almış geldi...Usta o ayazda bizim yardımımızla saatlerce uğraşarak parçları taktı kapattı...Ben bagajın içinden şaftı askıya aldım eski motor kayışlarıyla, kaç dakika öyle iki büklüm tuttum bilmiyorum ellerimin acısını, kolumun ve belimin ağrısını şimdi bile anımsıyorum...Öyle soğuk var anlatamam, ayazdan 15-20 dakika zor çalışıyor koşuyoruz benzinliğe ısınmaya, ellerimiz anahtar tutmuyor...Bir yandan şansıma bir yandan arabaya sövüyorum içimden...
Epey ayaz yedikten sonra işimiz bitiyor...Ama otobüsün her yanı buz, antifiriz de olmadığı için borularda da donmalar olmuştu...Zor bela buzu çözdük motoru çalıştırdık ama kalorifer boruları açmıyor otobüs ısınmıyor...
Yapacak birşey yok, o ayazda buz gibi otobüsle çıktık yola Ankara'ya doğru...Ankara'ya indik, Aşti de tamirhaneye çektik otobüsü...Velakin defransiyelde ses var, sonradan anlıyoruz ki usta o soğukta ters takmış dişlileri...Neyse, tamirhanede ustaya anlattık durumu, iş çok, rahmetli babam çok üzgün, zaten sıkışık olan elimiz iyice daralıyordu böyle aksiliklerden dolayı zira...Babam "Oğlum siz eve gidin bir kendinize gelin, ben de gelirim bir iki saate" dedi...Ben de bizim muavin Ercüment ile Aşti'de yukarı çıkıp Ankaray'a bindik...Kendimi bir garip hissediyorum ama...Tren hareket etti, hızlandı, o andan sonra gözümü açtığımda hastahanede buldum kendimi...Trende bayılmışım, Ercüment ilk durakta beni kucaklayıp indirmiş, taksiye attığı gibi hastaneye götürmüş...Hemen acile almışlar beni, ayazın acısı bende zatüre başlangıcı yapmış...1 hafta hastahanede kaldıktan sonra çıktığımda koluma iki kişi girmeden adım atamıyordum...1 hafta da evde yattıktan sonra ufak ufak toparlandım...Sonra komşular ziyaret geldiler geçmiş olsuna, onlardan öğrendim ki biz yolda kaldığımızda annem ve kız kardeşim evde doğalgazı kapatıp "onlar soğukta uğraşırken biz sıcakta mı oturacağız" diye soğukta oturmuşlardı evde...Anlayacağınız yolda kalan kadar yol bekleyen de çileye ortak oluyordu her daim...

Çift katlı DAF'ımızla yaşadığım acı tecrubelerden biri olarak hafızamdaki anılar kütüphanesinde unutulmazlar köşesinde yerini almıştı bu olay...
Şöförümüzün art niyetli olmayan hataları ve bizim de artık kar yağmaz diyerek zincirleri eve bırakmış olmamız tetiklemişti sanki herşeyi...Buna benzer daha nicelerini yaşayacaktım sonraki zamanlarda...Ve hatta bir tesadüf eseri tam 2 yıl sonra aynı tarihlerde yine aynı yerde yolda kalacaktık bir defa daha...Hem de ne kalmak...Epey uzun bir anı oldu, umarım sıkmadım sizleri, sağlıcakla kalın.

Not:Böylesi bir anıyı paylaşmak için uygun değil ise bu başlık özür dilerim, var ise uygun bir başlığa da taşınabilir...

Saygılar.


[Resim: 773310.jpg]
Web Sayfasını Ziyeret Edin Tüm Mesajlarını Bul
Alıntı Yaparak Cevapla
11/12/2012, 11:51 AM
Mesaj: #108
RE: Bursa Üretimi Otobüsler Nostalji [80-90]
Gerilim filmi gibi bir anı, gittim oralara yaşadım sanki bu anlattıklarınızdan o sıkıntıyı, stresi.

Elinize sağlık.
Tüm Mesajlarını Bul
Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »
Cevapla 


Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir

İletişim | MagazinUlasim.Com | Yukarıya dön | İçeriğe Dön | Hafif Sürüm | RSS