(22/02/2013 11:25 PM)serkan.karyagdi Yazılan:  Gelelim poşet sulara :
Bu sular seksenlerin sonlarına doğru çıktı ve doksanların ortalarında ortadan kayboldu depolaması kolay fakat içmesi zordu pipeti saplamak suyu dökmeden büyük maharet istiyordu zamanla ortadan kayboldu hatta bazı efsanelere göre arka kapıdan muavinlerin su isteyen yolculara yakala diyerek attığı rivayet edilir Varan'da çalışırken Kütahya yakınlarında arıza yapıp yolcuyu aktardığımız maratonda bu sulardan vardı su isteyen yolcuya verdiğimde bu ne diye tuhaf tuhaf yüzüme bakışını asla unutmam

1994 senesinde ortak olmayı düşündüğümüz ve bir arkadaşımın abisine ait olan 93 model Mitsubishi Prenses ile Ankara'dan Bingöl'e gitmiştim...Hayatımın en facia yolculuğu olmasa da çok esaslı şoklar yaşamıştım...Bu poşet sular o arabada da dağıtılıyordu, fakat bir farkla, muavin poşet suları koridora ve koltukların çöp kutularına rast gele attıktan sonra "Daha da su istemeyin, yatacam ben, isteyen bunlardan alsın içsin" deyiverdi..Bendeki şok bambaşka tabi, e ne olacak biz Varan'da, Koç'ta, Metro'da vs. çıtkırıldım servis yaparken şahit olduğum bu muamele tam bir filmdi...Araba zaten peynir taşıyan kapalı kasa bir kamyonun içi gibi kokuyordu, bizim arabalar ise bunun yanında heryanına otomatik parfüm makinası takılı vanilya kokan pastahane gibiydi...O zamanlar Raks marka parfüm makinaları yeni çıkmıştı...Yolcular da ortama ayak uydurup arabayı piknik yerine çevirince deymeyin işkencenin keyfine...Daha 1 yaşındaki arabaya acımıştım...Bingöl'e vardıktan sonra hemen başka otobüsle geri döndüm ve ortaklık başlamadan bitti.

Biraz mide bulandırıcı olacak ama üzerime kusulan bir yolculuk hikayesin de daha sonra paylaşayım

AMERİKAN UÇAK FİLMLERİ USULÜ BİR KURTARMA OPERASYONU:

-Alooo,alooo, orası neresi?
-Sağlam Turizm Topkapı yazıhanesi buyruun…
-Abi ben sizin otobüsünüzden arıyorum. Ankara yolcusuyuz. Kaptan moladayken içkiyi fazla kaçırdı herhalde, direksiyonda uyukluyor şimdi.

- Evlat sakin ol, muavin orada mı?

- Hayır, otobüste değil, tanrım, ona ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok ! (Aslında daha başka konuşuyor ama Amerikan uyarlaması olduğu için bu cümleyi yeni TV lehçesiyle yazdım.)

- Pekala evlat, hiç korkma, sizi kurtaracağız. Şimdi sana tarif edeceğim işleri aynen yap.
-Tamam abi,ama ben çok heyecanlıyım.
-Telaşlanma ,kurtaracağız dedik ya.Şimdi şoförü yavaşça koltuktan yana çek, sen oturacaksın onun yerine.

- Ama onu yana çekersem düşer, kendinde değil !

- Düşerse düşsün pez…k! Oraya senin oturman lazım.

- Tamam abii,vitesin yanına yatırdım ve koltuğa oturdum. Şimdi ne yapcez?

- Önce direksiyonu tut,başka bir yere elleşme.
-Tuttum,çok eğlenceli gibi sanki…
-Evet ama ciddi ol.Şu anda otobüsteki ellidört yolcunun da canı senin elinde.
-Tamam abi,ciddi olacam.
-Şimdii,önündeki panele bak.Pek çok gösterge var değil mi?
-Evet var bir sürü hem de..
-Tam ortadaki büyük olana bak,üstünde ne yazıyor ?

- Bismillahirrahmanirrahim yazıyor abii.

- Değil ulan dana, göstergenin üstündeki yazıya değil göstergenin içine bak!
-Baktım abii.Kienzle yazıyor.
-Tamam tamam,işte o.O bu otobüsün hız göstergesidir.İbresi kaçı gösteriyor, kaçla gittiğinizi görebiliyor musun ?

- Sıfır abiii.

- Nasıl sıfır lan?Dikkatli baksana!

- Sıfır abi, gerçekten sıfır.O zaman biz ölecek miyiz?

- Otobüs duruyor mu yoksa gidiyor mu bunu söyle bana seni kuş beyinli salak !...

- Bir dakka abii.Camlar buğulu sileyim de söylerim…
-Bak bakayım…
-E, duruyooor.

- Kalk si..ir git eşşekoğlueşşek!Bokuna bize de panik yaptırdın. Şoförü rahat bir yere yatır .O pe…venk uyanınca da s…olup gidersiniz...

Sene 95...Ankara-Adana seferimiz var...Arabamız 1992 yılında Avrupa MAN dan devrişme yaptırdığımız 215 Setra, ama orjinalinin birebir aynısı, iç aydınlatmasından göğsüne kadar aynı, ancak motor sesinden ayırt edilebilir, motor 280 yatık motor, turbolu ve yaklaşık 320 beygirlik bir makina...Arkalar teker başı çift körük sistemli ve yumuşacık (küçük küçük ikişerli körükler), yaylanması şahane...Koltuklar kafalıklı senatör tipinde yani, ayak dayama yerleri bile mevcut...Anlayacağınız araba iyi Gece 23:30 çıktık perondan...Sallana sallana gidiyoruz...Yol hem kalabalık hem bozuk, malum Ankara-Konya yolu ve makastan sonra Adana'ya kadar ahım şahım değil...Molaya kadar gayet normal geçti yolculuğumuz... Moladan sonra ben boş olan orta kapının oradaki buzdolabının dibindeki koltuğa geçip uyumaya başladım...Aradan 35-40 dakika geçti geçmedi birisi beni hırsla sallamaya başladı, gözümü bir açtım adamın biri bir eliyle ağzını tutuyor diğer eli omzumda...Anladım ki istifra edecek, "Dur" dedim elimle bir dakika işareti yaparak, hemen kalkıp orta kapının oraya indim, merdivenlerde elime çöp poşetini alıp adama dönmemle beraber adam ne var ne yoksa üstüme boşalttı...Bildiğiniz başımdan aşağıya...Tabi ben de o şokla adama kallavi bir küfür ettim, isteyerek yapmadığını biliyorum ama o anda film koptu...O gürültüye rahmetli babam hemen sağa çekip durdu...Attım kendimi aşağı gömleğimi neredeyse yırtarak çıkarttım, gravat hakgetire zaten...Bizim muavin kardeşim hemen 2-3 şişe su açıp başımdan aşağı dökmeye başladı, sabun mabun derken idareten temizlendim...Pantalon falan rezil gibi, üstümün başımın halini anlatsam çoğunuzun midesi kaldırmaz...İdareten birşeyler giydim...Ben pimpirik adamım ama huylandım bir kere, babama dedim "Pozantı'ya girelim benim acil duşa girmem lazım" Rahmetli babam "Oğlum geç kalırız, Adana'ya kadar sabret" dese de olmaz dedim...Adamcağız da huyumu biliyor ne yapsın...Ben mikrofonu aldım anons yaptım "Sayın yolcular, halim meydanda, ben böyle devam edemem, hiç kusura kalmayın ben Pozantı'da bir otele girip 10-15 dakika duş alacağım, gecikme için özür dilerim" dedim...Yolcuların hepsi olumlu karşıladı...Pozantı'ya girdik, gece gece otel bakıyoruz koca otobüsle Neyse sonunda bulduk, ben hemen yedek kıyafetleri alıp koştum içeri, ödedim bir gecelik parayı, çıktım odaya...Resepsiyoncu şaşkın tabi, öyle bakıyor garip garip...Öyle huylanmışım ki neredeyse soyunmadan dalacağım duşa...Açtım suyu daha ısınmasını beklemeden girdim altına, nasıl huylanmışsam istemsiz ürpermeler oluyor içimde :)Neyse, misler gibi temizlendikten sonra jilet gibi giyinip indim aşağıya...Yolcular pis pis gülümsüyor tabi, çıktık yola, üstüme kusan adam yok ama ortada, ben duş alırken o garibim utancından duramamış olacak ki inip gitmiş...Adana'ya vardığımızda bir saat daha banyo yapmaz mıyım ? Yaparım tabi İşte böyle de ilginç bir yolculuk anım vardır maziden kalan...Detaya fazla girmeden anlattım umarım bu haliyle bile kimsenin midesi kalkmamıştır ayağa ...Saygılarımla, sağlıcakla kalın.

Değerli arkadaşlarım 1977,78 lerde Aydın Turizmde Reşat Dayı diye bir otobüscü vardı en eskilerden yani Çine Birlik zamanından,eskiden otobüslerde plak çalarlar vardı Reşat Dayının arabasında bir tek plak var İstanbul a varıncaya kadar plağın bir ön yüzünü bir arka yüzünü çalarmış,düşünün o zamanlar Aydın İstanbul belki onbeş saat devamlı aynı plak çalıyor ama yolcular ağzını açamıyor çünkü şartlar şimdiki gibi değil,işin en güzel tarafı Harem e geliyorlar(o zaman köprüler yok)yolculara 'beğendinezmi şarkıya'aynen böyle diyor varın anlayın yolcuların durumunu,Reşat Dayı nın daha çok macerelı yolculukları var inşallah daha sonra Saygılar.

Değerli Arkadaşlarım Fatih Kardeşimizin başından geçen yolcunun yaptığı olayı bizim bir arkadaşımızda yaşadı yıl 75 Selvi Boylum Zeybek dediğimiz Fehmi isimli bir şöförümüz vardı çok enteresan birisi maceralarını anlatsam aylar sürer,Afyon ovasında arka tekerleklerin bijonları kesip tarlaya atmak onda,ışıktan tasarruf diye akşam karanlığında lambaları yakmadığı için Trafik Polis arabasının üstüne çıkmak onda,para çalıyor diye muavini kovup şöförlüğü bilmeyen yolcunun birine arabanın suyuna bak deyip yemeğe gidince o yolcunun su kabı diye motora suyu doldurtmak onda neyse birgün bir baktım bizim Selvi Boylum Fanila ile otobüsü sürüyor ne oldu Zeybek dedim 'arkamdaki yolcu ensemden aşağı ne varsa doldurdu yedek gömlek te yok bu haldeyim'dedi Saygılar.

Yanılmıyorsam 1999 yılı yaz ayı başlarıydı...Varan Turizm'de çalışıyorum, gece mesaisindeyim...Son arabamız 24:00 Antalya-İzmir (Korkuteli üzeri Non-Stop), araç 228 Setra...Yolcuları bindirdik uğurladık arabamızı, biz de eve gitmek için toparlandık servise bindik ki bir telsiz anonsu geldi otogar ofisimizde gece nöbetçisi arkadaşımızdan "Abi arabanın camına taş atıp patlatmışlar otogar çıkışındaki kavşakta"...Hobaaa dedik döndük geri, baktık ki bizim çiftkatlının arka camda koca bir delik...İlginçtir ki taş atanları polis anında yakalamış, çünkü bizim arabada tayin olan arkadaşları varmış ve uğurlamak için kavşakta durup beklemişler...Otobüste yanlış hatırlamıyorsam 30 kişi civarı bir yolcu vardı...Olay polisiye bir duruma dönüşünce yolcularla beraber doğru Antalya Uncalı karakoluna gitmek durumunda kaldık...Taş arka beşlide yatan kaptanımızın kucağına düşmüş o da biraz sekerek yürüyordu...İfadeler alınacaktı sırayla...İfadeler alınırken kaptanımıza sordu polis "Anlat bakalım nasıl oldu?", kaptan başladı anlatmaya "Saat 24'te kalktık perondan", polis dedi "Hooop, 24 değil sıfır sıfır çift sıfır diyeceksin", birbirimize baktık kaldık tabi neyse kaptanımız tekrar başladı "Sıfır sıfır çiftsıfır da perondan çıktık, otogar kavşağında önüme üç genç dikilip durmamı istedi, durmadım tabi, devam ettim, sonra arkadan bir şangırtı koptu durdum, indim baktım ki cam patlamış, polis bunları yakalamış"diyerek bitirdi...İfadeler alınırken bu işlere yabancı olan harekat amirinin şaşkınlığı sebebiyle işi ele almam gerektiğini anladım ve komserle konuşmaya gittim, dedim "komserim bizi bıraksan da arabayı sanayiye götürüp camı kapattırsak, yedek araba gelene kadar tutamam bu kadar yolcuyu", tamam dedi komser ama o anda karakolun başkomseri geldi sivil vaziyette, olanları anlatmışlar, bize "geçmiş olsun" deyip camı kıranlara yöneldi; "niye kırdınız lan camı?" dedi, içlerinden biri "kız arkadaşım otobüsteydi, beni aldattığını ve başka bir erkekle tatile gittiğini öğrendim, hesap sormak için otobüsün yolunu kestik ama kaptan durmayınca taş attım sinirle" dedi...Başkomser "Hangi elinle attın?" dedi, sonra saatini çıkartıp bana verdi ve kallavi bir tokat ile yere serdi şahsı, sonra da sıra diğerlerine geldi...İşi bitince şikayetçi misiniz dedi, şikayetçi olduk...Bizi bıraktıklarında saat 01:30'a geliyordu...Yolcuyu bindirdik, tabi hepsi şikayetçi, diyor ki hepsi "o kız kim Allah aşkına bir gösterin" ...Kaptana dedim "abi bizi takip et", geçtim bizim servis arabasına, doğru sanayideki ahşap işleri bölümüne, zaten karakola çok yakın sayılırdı...Aklıma gelen fikir camı komple söktürüp camın aynı şeklinde kontraplak kestirip orayı kapattırmak ve etrafını bantlarla rüzgar girmeyecek şekilde yapıştırtmaktı...24 saat çalışan işletmeler vardı biliyordum...Neyse birini bulduk, yanaştık önüne, adamlar şaşkın, içinde yolcusuyla koca otobüs sanayide ahşap işleri yapan bir işletmenin önünde ve gecenin o saatinde...Adama fikrimi anlattım, aklına yattı, "Kardeş ben bu camın aynını keserim, esnetip yerine oturturum" dedi...Dedim tamam ...Camı söktüler içeri götürdüler, aynı şekilde kontraplak kestiler, otobüsün arkasına forklifti yanaştırıp 2 kişi yerine yerleştirdiler...Sonrada etrafına birkaç kat bant çekip işi bitirdiler, faturamızı da kestiler Saat 02:45 civarı otobüsü yola çıkarttık nihayet ve yoluna gitti...Biz karakola geri döndüğümüzde gözaltına alınan kişilerin ailesi gelmişti, tabi bize tehditler, başkomsere tehditler gırla gidiyor, "biz kimiz biliyor musunuz vs.............! Ertesi sabah, tekrar karakola gittik, tutuksuz yargılanmak üzere salıvermelerini sağladık ve verdikleri zararın tazmini için senet imzalattık... Sonraki zamanlarda bu otobüsün sırası değişti ve yerine 315 Setra koyuldu...Ve hatta bu 315 Setra'lardan birini kullanan kaptalarımızdan Eşref Saygılı dün Afyon'da tesiste fenalaşarak, hastahaneye kaldırılmış ve yoğun bakımdaymış, Allah yardımcısı olsun...Böyle de bir anımız olmuştur vakti zamanında...Herkese saygılar...