Ya, otobüs ulaşımında sorunun ne olduğu belli: deniz bitti.
Senelerdir, nispeten küçük bir otobüsçüler grubu, Türkiye'nin ulaşımının çok büyük bir kısmını sırtlanmıştı. Az firma ve otobüs olması, rekabeti azaltıyor, bu da yolcunun seçim şansını azaltıyordu. Bu da firmaların, otobüsçülerin, istedikleri gibi at koşturmaları anlamına geliyordu.
Daha da önemlisi, zaten talep (yolcu sayısı), arzı (otobüs sayısı) rahatça karşıladığı, ve otobüsçüler arasındaki rekabet de bugünkü kadar kızgın olmadığından, pazara yeni bir model girmesi gibi bir ihtiyaç da yoktu. Çünkü yolcunun zaten seçme şansı yoktu, ve otobüsçülerin de rekabet etmeye ihtiyacı yoktu. Yani otobüsçüler, O302 ile gayet mutluydular. Ve Mercedes de bu işten pek memnundu; senelerce, yeni model geliştirme maliyetine girmeden, aynı model otobüsü satıp durdular. O302, bir nevi Şahin-Doğan gibi, hem üreticisine hem de otobüsçülere, müthiş kârlar sağladı.
Daha sonraki senelerde, leasing..vs faktörler, sektörün cazibesini gören kitleler ile, otobüs sayısı bir anda arttı. Bu arada, yolcuların ulaşım alternatifleri de arttı: trenler artık komünist düzenin temsilcisi, sadece en garibanların ulaşım aracı olmaktan çıktı. Uçak sefer adetleri de müthiş bir artış gösterdi. Üstelik, ekonomik uçuş vaadeden yeni ufak firmaların türemesi, havayolu biletlerinin fiyatlarının hızla düşmesini sağladı.
Mercedes'in yeni modeller sürmesinin sebebi, firmaların arasındaki kıyasıya rekabet değildir bence. Eğer Mercedes bugün hala sektörde tekel olsaydı (Setra, MAN ve temSA pazarda olmasalardı) Mercedes pekala o302 de üretebilirdi. Mercedes'i yeni model üretmeye zorlayan, rakiplerinin armut toplamaması ve yeni modelleri peşpeşe çıkartmaları oldu.
Genel olarak Mercedes, otobüçüleri "yeni model satın almaya zorlamakla" suçlanıyor çoğu yerde. Bana göre bu çok absürd bir düşünce.. Şöyle düşünün, bir mahalledeki genç erkekler, aynı mahalledeki genç kızları etkilemek için, son model cep telefonları alıp duruyorlar. Aksi gibi, üreticiler de her ay yeni model telefonlar çıkarıp duruyorlar. Şimdi mahalledeki gençler de telefon üreticilerinden şikayet ediyorlar, "abi her ay yeni model çıkıyor, iliğimiz kurudu" diye. Oysa şikayet etmeleri gereken şey, mahalledeki kız sayısının erkek sayısına göre çok az oluşu, bunun da erkeklerin, ceplerindeki son kuruşa kadar herşeylerini yeni telefonlara yatırmaları
Kimse çıkıp da "ben bu mahallenin kızları yüzünden telefon üreticilerine para yedirtmem" diyip de, başka mahalleye taşınmazsa, sonunda o mahallede birileri bekar kalacak demektir.
Şimdi bundan dolayı telefon üreticilerini suçlamanın anlamı nedir yani. Adamlar napsın, talep varsa tabii ki yeni model çıkarırlar. Ticaretin kuralıdır bu
İşte, bence Türkiye'de batan otobüs firmalarının, ve sefere çıkmak için sıra bulamayan 2006 Travego'ların özeti budur.
Bundan sonra, sektörün dengeleri oturana kadar, maalesef küçük firmalar bir bir kapanmaya, ya da farklı faaliyet alanlarına geçmeye devam edecekler.
Birseysel otobüsçülük bence şekil değiştirdi... Bunun en iyi örneği de, belki Metro Turizm'dir. Metro'da çalışanlar için şartların ne kadar ağır olduğu malumunuz. Ancak yine de, bu firmada on, yirmi hatta otuz otobüsü olan bir grup insan, bu işin kaymağını yemeye devam ediyor. : )
Bana göre, yeni gelen S431'ler de, bugünün acımasız rekabet koşullarında, can çekişen birkaç rakibe son tekmeyi vurmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Bugün ülkemizdeki otobüs sektörünü geliştirmenin tek yolu, topraklarımızı genişletip yeni hatlar açılmasını sağlamaktır
Eh, bu da pek mümkün olmadığına göre, artık bazı otobüsçülerin biraz yavaşlayıp "artık bu iş gerçekten karlılığını yitirdi mi" diye kendi kendilerine sormaları gerekir.