27/12/2010, 12:58 PM
Karadeniz yolculukları M.Ali Ağabeyimin anlattığı gibi meşakkatli yolculuklardır. Hatta bu yolculuklarda da bazen varış saatleri aksamaktaydı 80 li ile 90 lı yıllarda.
İstanbul sırasında olan arabalar,yaz sezonunda arabanın yetersizliğinden dolayı Trabzon'dan boş olarak hareket eder Araklı, Arsin , Sürmene ,Of sahil şeridini takip ederek,(Of kutsal topraklardır ahalisi tireg Allah'a Bağlıdır),Rize'ye varmaktaydılar.Burada taş gibi O302 S V6'lar O303 V8'ler,İyidere ve Kalkandere ilçelerinde sıra saatleirni bekler ya da ,iyidere kalkandere'ye tekrar boş olarak hareket eder köylerden Ankara İzmir İstanbul'a gidecek olanları toplar tekrar Rizenin merkezine inerlerdi.
Rize merkez'de vedalaşmalar tamalandıktan sonra,yarı dolu kapasite ile tekrar aynı sahil şeridini takip ederek Of garajına girerler,buradan da tüm yolcularını aldıktan sonra yolculuğa başlarlardı.
Araçlar Trabzon garajını direkt geçerek Vakfıkebir'e uğranır,oradaki fırınlardan meşhur Vakfıkebir ekmeği (hakikisi tenekde ballı pişer derler) ve bugünün tabiri ile tanımlanan organik gıda satan dükkanlardan tereyağı minci köy peniri ve alınır,yolculuğa devam edilirdi.
Yolculuklar devam ederken,akşam vakitlerine doğru yavaş yavaş muavinlere ve ya şöförlere ''Nemazi Kaçurmayalum'' diyerek defalarca ikaz'da bulunur,Samsun dolaylarında bir saatlik mola verilirdi.Eğer şöför dalgın olup şayet namaz vakitleirni kaçırdıysa vay o firmanın haline derdim
hep,çünki kaçan namazları eda edemeyen yolcular genelde kavgacı bir uslupla sürekli problem çıkarırdı.Sebebi ise batısı ve doğusu ile karadeniz insanı inanç ve ibadetleri milliyeti konusunda,zerre kadar taviz vermezdi.